Eğitim İş Antalya 2 Nolu Şube

Eğilim Belirleme Anketi Sonuçları

Sendika Haberleri

Eğilim Belirleme Anketi Sonuçları

Eğitimiş Antalya 2 No'lu Şubesi olarak 5-15 Haziran 2024 aralığında yaptığımız Eğilim Belirleme Anketi sonuçlarını sizlerle paylaşmaktan onur duyuyoruz. Değerli mücadele arkadaşlarımızın katılımıyla oluşturulan bu anket önümüzdeki dönemde yapacağımız çalışmalarda bizlere ışık tutacaktır. Bizimle görüşlerini paylaşan, bizlerden öneri ve eleştirilerini esirgemeyen değerli Eğitimiş Antalya 2 No'lu Şube kamuoyuna teşekkür ediyoruz.

EĞİTİM İŞ ANTALYA 2 NO’LU ŞUBE ANKET RAPORU

ÖNCELİKLİ MÜCADELE ALANIMIZ HANGİSİ OLMALIDIR?

Bu soruya katılımcıların %35,9’u Yeni ÖMK, %32,8’i Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, %16,4’ü Ekonomik Kazanımlar cevabını vermiştir. Bu cevaplar gösteriyor ki içinde bulunduğumuz ekonomik krize rağmen üyelerimiz, Yeni ÖMK ve Maarif Modeli gibi girişimleri daha tehlikeli görmüştür

ŞİDDET EYLEMLERİNİ PROTESTO ETMEK AMACIYLA DÜZENLENEN İŞ BIRAKMA EYLEMLERİNE KATILDINIZ MI?

Katılımcılarımızın %85,2’si evet cevabı vererek %5,3’ü de ilk iş bırakma eylemi olarak bu eyleme katıldığını belirterek öğretmene şiddete karşı kararlı ve güçlü bir duruş göstermiştir. Katılımcıların %9,5’i hayır cevabını vermiştir. Buradan hareketle iş bırakma eylemlerimizin yasal dayanağı ve meşruiyetiyle ilgili çalışmalarımıza devam etmemiz gerektiği ortaya çıkmıştır diyebiliriz.

İŞ BIRAKMA EYLEMLERİNE İLİŞKİN GÖRÜŞLERİNİZ DOĞRULTUSUNDA ÖNÜMÜZDEKİ SÜRECE DAİR TAVRINIZ NE OLABİLİR?

Katılımcılarımızın %67’si iş bırakma eylemlerine katıldığını ve önümüzdeki süreçte tekrarlanması halinde eylemlere yine katılacağını belirtmiştir. %26’lık bir kısmı ise seçici davranacağını ve eylemin konusuna bağlı olarak iş bırakma eylemine katılabileceğini belirtmiştir. %17’lik bir kısım ise iş bırakma eylemine katılmadığını fakat önümüzdeki dönemde katılabileceğini ifade etmiştir. Bu sonuçlardan hareketle üyelerimizin duyarlılıklarına uygun ve zamanında alınacak bir iş bırakma kararının büyük bir destek bulacağını söyleyebiliriz.

HANGİ TÜR EYLEMLERİN DAHA ETKİLİ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORSUNUZ?

Katılımcılarımızın %62’si iş bırakma eylemlerinin, %17,3’ü sosyal medya eylemlerinin, %12,7’si yürüyüşlerin daha etkili olduğunu düşünmektedir. Bu seçeneklere ek olarak çok sayıda katılımcının eylemlerimizin tüm alanlarda kararlılıkla sürmesi gerektiğini belirttiği görülmüştür.

BAŞKA TÜR BİR EYLEM ÖNERİYORUM

Bu başlık altında 50 katılımcımızın başka tür bir eylem önerdiği görülmüştür. Yazılanların büyük bir çoğunluğu özellikle iş bırakma eylemleri ile ilgiliydi. Buna göre üyelerimiz iş bırakma söz konusu olduğunda diğer sendikalarla ortak hareket etmenin önemine değinmiştir. Bunun yanında bazı katılımcılar yaptığımız eylemlerin basında yeterince yer almadığını ifade etmiş ve bunun için de çalışmalar yapılmasını önermiştir. Bazı katılımcılarımız ise okul temsilciliklerinin hukuki ve sendikal olarak bilinçli olmalarının eylem örmede daha etkili olduğunu belirtmiş ve mücadelenin okullardan başlaması gerektiğini iletmiştir. Bunun için de okullardaki üyeleri dayanışma içine sokacak çalışmalar önerilmiştir. Bunlara ek olarak CİMER şikâyeti eylemlerinden oturma ve yumurta fırlatma eylemlerine kadar tüm öneriler dikkatle okunmuştur. Bir kısım arkadaşımız ise iş bırakma eylemlerinin bir gün ile sınırlandırılmaması gerektiğini ifade etmiştir. Bu görüşteki arkadaşlarımıza TÖS’ün 15-18 Aralık 1969’da yaptığı 4 günlük Büyük Öğretmen Boykotu eylemini incelemelerini ve Fakir Baykurt’un Bir TÖS Vardı adlı eserini okumalarını öneriyoruz. Konuyla ilgili küçük bir bilgiye buradan erişebilirler

BÜYÜK ÖĞRETMEN BOYKOTU, MÜCADELEMİZE IŞIK TUTMAKTADIR (egitimis.org.tr)

O dönemde MEB’de 165 bin öğretmen bulunmaktadır. TÖS’ün üye sayısı ise 70-80 bin aralığındadır. Boykota ise 109 bin öğretmenin katıldığı bilinmektedir. Sonuç olarak görülmüştür ki mücadelemiz sadece “yönetimlerin” “bir şeyler yapması” ile sınırlandırılamaz. En büyük gücümüz bilgili ve duyarlı üyelere sahip olmaktır diyebiliriz çünkü ağaç yaprağıyla gürler…

SENDİKAMIZIN HABERLERİNİ NEREDEN TAKİP EDİYORSUNUZ?

Grafik incelendiğinde katılımcıların büyük çoğunluğunun sendikamızla ilgili haberleri WhatsApp gruplarından aldığı görülmüştür. Çok az bir kısım haberlerimizi basından takip ederken büyük bir kesimin ise sosyal medyadan takip ettiği görülmüştür.

SENDİKAM ÜYE TOPLANTILARI YAPARSA…

Katılımcılarımızın %75’i toplantılara katılabileceğini beyan etmiştir. Bizler de yeni eğitimöğretim yılının başlangıcı itibarıyla bu toplantıların düzenli olarak yapılacağı sözünü veriyoruz.

SENDİKAM EĞİTİMLER VERİRSE…

Katılımcılarımızın büyük çoğunluğunun özellikle özlük-hukuk ve sendikal konularda eğitim talepleri olduğu görülmüştür. Hem bu alanlarda hem de belirtilen diğer alanlarda gerek yüz yüze gerekse uzaktan eğitim çalışmalarına eğitim-öğretim yılı başlangıcından itibaren ivedilikle başlanacağı sözünü verebiliriz.

ÜYELERE ANKETLERLE FİKİR DANIŞMA HAKKINDA NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?

Katılımcıların büyük çoğunluğu (%95) üyelere anketlerle fikir danışma uygulamasının belirli aralıklarla devam etmesini istemiştir.

YARDIMCI HİZMETLER SINIFININ ÖNCELİKLİ SORUNLARI NELERDİR?

Bu başlık altında 52 katılımcı fikir beyan etmiştir. Personel yetersizliği sorunu bu başlık altında en çok dile getirilen sorun olarak göze çarpmaktadır. İŞKUR’dan geçici olarak getirilen elemanların yerine kadrolu atamaların yapılması önerilmiştir. İkincil olarak ekonomik sorunların dile getirildiği görülmüştür. Sendikaların yardımcı hizmetler sınıfının sorunlarını dile getirmede yetersiz kaldığı vurgulanan başka bir sorun olmuştur. Bunu mobbing, iş tanımının olmaması, pasaport haklarının olmaması, kendilerinin eğitimin bir parçası olarak görülmemesi gibi sorunlar takip etmiştir.

ŞEF ve VHKİ’LERİN ÖNCELİKLİ SORUNLARI NELERDİR?

30 katılımcının görüş bildirdiği bu başlık altında başta gelen sorun olarak 3600 ek göstergenin bu sınıfa uygulanmaması gelmektedir. Bunu uydurma sınavlar ve mülakatlarla haklarının gasp edilmesi, amir baskısı, iş yükü, liyakatsiz atamalar, personel eksikliği, sorumluluklarının fazlalığı gibi sorunlar takip etmektedir. Mülakatların kesinlikle kaldırılması; unvan değişikliği, görevde yükselme sınavlarının her sene ya da iki senede bir yapılması talepleri dile getirilmiştir.

OKUL ÖNCESİ ÖĞRETMENLERİNİN ÖNCELİKLİ SORUNLARI NELERDİR?

43 katılımcının beyanlarına göre en başta gelen sorunlar şu şekilde not edilmiştir: Teneffüslerin olmaması, derslerin 50 dakika olmasına rağmen ek derslerin 40 dakika üzerinden hesaplanması, yardımcı eleman yetersizliği, kalabalık sınıflar, veli ve idare baskısı, görev tanımlarında olmayan işlerin yüklenmesi, angarya, öğretmen değil bakıcı olarak görülmek, ÇEDES, yeni müfredat….

SINIF ÖĞRETMENLERİNİN ÖNCELİKLİ SORUNLARI NELERDİR?

95 katılımcının beyanlarına göre en başta gelen sorunlar şu şekilde not edilmiştir: Bu başlık altında veli-öğretmen çatışması en çok dile getirilen sorun olmuştur. Bunu kalabalık sınıflar, ek ders adaletsizliği, okulların fiziki yetersizliği, idare baskısı, ayrımcılık, ders kitaplarının yetersizliği, angarya düzeyinde projeler, ÇEDES, ÖMK, ikili öğretim, disiplin sorunları, öğretmenlerin kendilerini yeterince geliştirememeleri, öğrencilerin yetersiz beslenmesi gibi sorunlar takip etmiştir.

BRANŞ ÖĞRETMENLERİNİN ÖNCELİKLİ SORUNLARI NELERDİR?

192 katılımcının ifadelerine göre branş öğretmenlerinin ortak sorunları kalabalık sınıflar, ek ders ücretinin yetersizliği, ders programı adaletsizliği, proje dayatmaları, norm kadro sorunu, ortaokuldaki sınıf geçme sistemi, disiplinsizlik ve sürekli değişen sistem olarak görülmüştür. Burada ifade edilen diğer görüşler branş branş listelenerek not alınmıştır.

MESLEK ÖĞRETMENLERİNİN ÖNCELİKLİ SORUNLARI NELERDİR?

42 katılımcının görüş belirttiği bu bölümde sorunlar şu şekilde toparlanabilir: Meslek öğretime gereken önemin verilmemesi, meslek liselerinin kapatılması ya da azaltılması, işletmelerde verilen aşırı sorumluluk, atölye ve malzeme yetersizliği, MESEM sorunu, teknolojinin gerisinde kalmak, maaş karşılığının 20 saat olması, norm fazlalığı, işletme dağıtımındaki adaletsizlik.

OKUL MÜDÜR/MÜDÜR YARDIMCILARININ ÖNCELİKLİ SORUNLARI

Bu bölümde genelde öğretmen arkadaşlarımız idareleri hakkındaki iletişim sorunlarını ve eleştirilerini dile getirmişlerdir. Bu kadar çok eleştirinin olması tarafımızca yönetici atamalarında mülakat sisteminin uygulanıyor olmasına bağlanmıştır. Nesnel bir yönetici atama sisteminin bu eleştirileri azaltacağı düşünülmektedir. Siyasi kayırmacılıktan uzak bir yönetici atama sistemi yöneticilerin sorunlarını dile getirmelerinde daha çok destek bulmalarını sağlayacak ve bu sorunların çözümünde daha etkili olacaktır düşüncesindeyiz. İdareci arkadaşlarımızın sorunlarını ise şu şekilde sıralayabiliriz: Okullara ayrılan maddi kaynağın yetersizliği, personel yetersizliği, gereksiz evrak yükü nedeniyle her şeyi yapmış olarak göstermek zorunda kalmak, müdür yardımcılarının yetkilerinin olmamasına rağmen sorumluluk alanlarının geniş olması.

ŞUBE MÜDÜRLERİNİN ÖNCELİKLİ SORUNLARI NELERDİR?

Sendikamız üyesi sınırlı sayıdaki şube müdürlerine yönelik olarak açılmış bu başlık altında da öğretmen arkadaşlarımızın bol bol eleştiri yaptığı görülmüştür. Bu eleştirilerin kaynağının ise yine mülakat uygulamasından kaynaklandığı anlaşılmıştır. Ölçütleri nesnel, şeffaf bir seçme yönteminin şube müdürleri için de hak aramada destek görmek için ne kadar önemli olduğu görülmüştür. Tarafımıza ulaşan sorunların şube müdürlerinin sorumluluklarının fazla olmasına rağmen ücretlerinin düşüklüğü, uzman ve baş öğretmenlikten yararlanamamaları gibi sorunlar olduğu görülmüştür.

SERBEST KÜRSÜ

Öncelikle bu bölümde bizlere öneri, eleştiri ve düşüncelerini ulaştırma teveccühünü göstermiş tüm arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz. Tüm mesajları dikkatle okuduk. ÖMK, ÇEDES, yeni müfredat ve ekonomik sorunlarla ilgili görüşlerin bu bölümde de ağır bastığı görülmüştür. Aynı zamanda büyük bir kesimin bizlerden tam bağımsız sendika anlayışımızı özenle korumamızı beklediği de görülmüştür. Sendika yönetimimiz hakkındaki öneri ve eleştirilerden öğretmen yetiştirme sistemimizin yetersiz olduğuna dair özeleştiri içeren mesajlara, sendika içi dayanışmayı artırmak için yapılması gereken çalışma önerilerine kadar tüm mesajları okuduk ve notlar aldık. Bizler biliyoruz ki bir tüzel kişilikte o tüzel kişiliği oluşturan tüm bireylerin payı ve sorumluluğu vardır. Etkili ve güçlü bir sendika yukarıdan gelen emirlerle değil; tüm üyelerin tüzükte yazan ilke ve değerleri benimseyip sorumluluk almaları, sabır ve sağlamlıkla çalışmasıyla mümkündür.

Bu anketten çıkardığımız sonuçlar doğrultusunda yapacağımız çalışmalarda sizleri yanımızda görmekten mutlu olacağımızı belirtir, saygılar sunarız.

Yaşasın Eğitim İş!

Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz!

(…) Yüz yıl oldu gelir Mustafa, yüz yıldır, tüyleri diken diken

Yüz yıl olmuş, anıtlar bırakan, tohumlar eken, gelecek devşiren

Yüz yıl olmuş balam, demiri çiğneyip elinde öğüten, gelir

Cumhuriyet diye biri, biridir cumhuriyet diye, bizi büyüten

Yıktık mı yaptıklarını, iyi baktık mı, layık olduk mu acaba

Meclisin de senin gibi gazi bugün artık Kemal Paşa

Bugün şimdi böyle zayıf dursak da kötü bakma sen evlatlarına

Ayağa kalk diyen şairleri de var

Türkiye’min, diyecekler ve kalkacak yeniden!

Ayağa kalk Türkiye diyeceğiz bir gün, yüz yıl olmuş, hep birden

İzinden senin, senin yüzünden, izinden senin, mavi gözünden…

Onur Caymaz

KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER

SUÇ DUYURUSU

CUMHURİYETİN TEMELLERİNE YÖNELİK SALDIRILARA KARŞI SESSİZ KALMAYACAĞIZ!
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ilkelerine ve Anayasamızın değiştirilemez maddelerine yönelik saldırılar asla kabul edilemez. Numan Kurtulmuş’un Anayasa’nın 3. maddesinde yer alan "Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü" ifadesinin değiştirilmesi gerektiğine dair açıklamaları, Cumhuriyetimize ve aynı zamanda anayasal düzenimize doğrudan bir saldırıdır.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş ilkelerinin ve Anayasası'nın yok sayıldığı, değişmez hükümlerinin tartışmaya açıldığı bir sistem Cumhuriyet değil, meşrutiyettir! Bugün bu sistemin güncel adı, "şahsım devletidir!"
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nı tartışmaya cüret edenler, "şahsım devleti" yaratanlar ve onlara destek olanlardır! Meclis temsiliyetinin, halkın iradesinin yok edildiği bu sistemin savunucuları, Cumhuriyet’in kazanımlarını yıkmak için adım atmaktadır. Ancak şunu unutmamalılar: Bu ulusun geçmişi, bağımsızlık mücadelesiyle, Cumhuriyet’le ve Atatürk devrimleriyle yoğrulmuştur. Cumhuriyetin temellerini sarsmaya yönelik her girişim, sadece halkın egemenliğine değil, ülkemizin bağımsızlığına da yapılan bir saldırıdır!
Anayasamızın 4. maddesi, bu ülkenin bayrağını, başkentini ve yönetim şeklini koruma altına alırken, bu ilkelerin değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceğini net bir şekilde belirtmektedir. Bu temellere yönelik saldırılar, yalnızca hukuki değil, tarihsel ve toplumsal bir ihanet anlamına gelir.
Eğitim-İş olarak, Numan Kurtulmuş’un sözlerine karşı, Cumhuriyetimizin temel ilkelerini savunmak ve halkın iradesini korumak için tüm Türkiye’de bugün suç duyurusu dilekçelerimizi veriyor ve Adliye binaları önünde basın açıklamamızı yapıyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti’nin laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olarak varlığını koruma yolunda, bu tür saldırılara karşı en sert tepkiyi vermekten asla geri durmayacağız. Şahsım devleti yaratanlar bilsin ki, Cumhuriyet bu topraklarda sonsuza dek yaşayacak, Atatürk’ün devrimleri sarsılmaz bir iradeyle korunacaktır!

DEVAMI

KADIN CİNAYETLERİ VE ÇOCUK İSTİSMARINA SESSİZ KALMAYACAĞIZ

KADIN CİNAYETLERİ VE ÇOCUK İSTİSMARINA SESSİZ KALMAYACAĞIZ!

Bedriye Işık, Sonay Öztürk Aslan, Ayşenur Halil, İkbal Uzuner, Zehra Gün, Gülfer Öter, Sibel Aygan... Bu isimler, son bir hafta içinde erkek şiddetiyle aramızdan koparılan kadınlardan yalnızca birkaçı. Kadınlar, her gün sistematik bir şiddet sarmalının içine itiliyor; evde, sokakta, işyerlerinde türlü vahşetle karşı karşıya kalıyorlar. Bu kanlı tabloyu yaratan ise yalnızca şiddet failleri değil; aynı zamanda cezasızlık politikalarını sürdürerek failleri koruyan, kadınları ve çocukları savunmasız bırakan sistemdir.

2024 yılının Eylül ayında 34 kadın erkekler tarafından öldürüldü, 20 kadın ise şüpheli bir şekilde ölü bulundu. Yılın ilk dokuz ayında ise 292 kadın cinayeti kayıtlara geçti. Ancak bu sadece buzdağının görünen yüzü. Bir yanda sokakta cinsel saldırıya uğrayan kadınlar varken, diğer yanda faillerin kısa sürede serbest bırakıldığına şahit oluyoruz. Bu acı gerçek, iktidarın yıllardır göz ardı ettiği, hatta zaman zaman körüklediği bir toplumsal yara haline gelmiştir.

Aynı acı tablo, çocuklar için de geçerlidir. Narin Güran… 8 yaşında, cıvıl cıvıl bir çocuktu. Tam 19 gün boyunca kayıp olan Narin’in cansız bedeni, hepimizi kahreden bir sonla bulundu. Peki, bir çocuk nasıl olur da bu kadar savunmasız bırakılır? Cezasızlık politikaları, sistematik ihmal, denetimsizlik; çocuklarımızın güvende olmadığı bir düzeni yarattı. Tıpkı 2 yaşında uğradığı cinsel istismar sonucu kaybettiğimiz Sıla bebek gibi. İstismarın, ihmalin kurbanı haline getirilen çocukların acısı, hepimizin vicdanını sızlatmaya devam ediyor. Bu toplum, çocuklarına güvenli bir gelecek sunamaz hale gelmişken, "adalet" kavramı nasıl anlamını yitirmez?

Kadınların ve çocukların her an, her yerde şiddete maruz kalma tehlikesiyle yaşadıkları bir toplumda, hukukun üstünlüğünden, adaletten söz edilemez. Yıllardır süregelen cezasızlık politikaları, failleri cesaretlendirmekte ve bu vahşetin önünü açmaktadır. Kadına ve çocuğa yönelik şiddeti durdurmak için artık güçlü bir sesle "Yeter!" demeliyiz. Şiddete karşı durmak, kadınların ve çocukların hayatlarını karartan bu vahşeti sonlandırmak için herkesin sorumluluğu var. Devletin en üst kademesinden yerel yönetimlere, yargıdan sivil toplum örgütlerine kadar herkes üzerine düşeni yapmalıdır. Yasal süreçlerin yetersizliği, faillerin serbest bırakılması ve caydırıcı cezaların uygulanmaması kabul edilemez. Kadın katillerine ve çocuk istismarcılarına uygulanan haksız tahrik indirimleri ve diğer hafifletici sebepler ortadan kaldırılmalıdır.

Kadınları ve çocukları korumak yerine onları bir tehdit olarak gören ve İstanbul Sözleşmesi'nden çekilerek bu şiddeti teşvik eden siyasi iktidar, kadına ve çocuğa yönelik saldırıların artışına zemin hazırlamıştır.

Veriler de bu gerçekliği doğruluyor. 2021’de 121 bin, 2022’de 119 bin olan cinsel dokunulmazlığa karşı suç dosyası sayısı, 2023’te %60’lık artışla 193 bine yükseldi. Bu korkunç artış, iktidarın kadınları ve çocukları koruma yükümlülüğünü yerine getirmediğini açıkça göstermektedir. Narin Güran gibi çocuklar, bu ihmallerin kurbanı olmaya devam ederken, kadınlar da her geçen gün daha da yalnızlaştırılmaktadır.

Tam da bu nedenle kadın cinayetleri ve çocuk istismarları münferit değil, politiktir. Kadınların ve çocukların her gün yaşam mücadelesi verdiği bu sistemde, şiddete karşı adalet sistemi gözlerini kapatmıştır. Kadın ve çocuk katillerine uygulanan haksız tahrik indirimi, cezasızlık politikaları ve caydırıcı cezaların yetersizliği şiddeti meşrulaştırmaktadır.

Kaç kadın ve çocuğu daha bu şiddete kurban vereceğiz? Kaç hayat daha yarım kalacak? Daha kaç aile, bir evladını, bir kardeşini, bir arkadaşını şiddete kurban verecek? Artık daha fazla bekleyemeyiz! Kadınların ve çocukların güvenle ve huzur içinde yaşadığı bir toplum için harekete geçme zamanı çoktan gelmiştir.

Kadına ve çocuğa yönelik şiddetin kökten sona ermesi için toplumsal bilinci artırmalı, devlet mekanizmalarını etkin şekilde çalıştırmalı ve caydırıcı cezaları ivedilikle uygulamalıyız. Bu mücadele, sadece kadınların ve çocukların değil, insanlık onurunu savunan herkesin mücadelesidir.

Kadınların ve çocukların yaşam hakkını savunmak, şiddeti durdurmak ve daha eşit bir toplum inşa etmek için hep birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz.

Şiddete karşı susmayacağız! Kadınlar özgürleşene, çocuklar güvenle büyüyene kadar mücadelemiz sürecek!

MERKEZ YÖNETİM KURULU

 

DEVAMI

Etkinlik Takvimi

Foto Galeri

  • Genel Kurul
  • Okullardaki işyeri temsilcilerine yönelik eğitim semineri
  • Şube etkinlik resimleri

Videolar

  • KADIN CİNAYETLERİ VE ÇOCUK İSTİSMARINA SESSİZ KALMAYACAĞIZ
  • Ulusumuzun gönlünde ölümsüzleşen büyük önderimizi sonsuz bir özlem ve saygıyla anıyoruz.
  • Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün nitelemesiyle en büyük bayramımızdır !. Aydınlanmanın ve çağdaşlaşmanın simgesi Cumhuriyetimiz 100 yaşında! Kutlu olsun!
  • Eğitim-İş 18. Kuruluş Yılı Sinevizyonu