Eğitim İş Antalya 2 Nolu Şube

EĞİTİMDE TASARRUF OLMAZ BASIN AÇIKLAMASI

Sendika Haberleri

EĞİTİMDE TASARRUF OLMAZ BASIN AÇIKLAMASI

SAĞLIKLI EĞİTİM VE GÜVENLİ OKULLAR İSTİYORUZ!

Eğitim sistemimiz, iktidarın yanlış politikaları ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın ihmalkar tutumu nedeniyle alarm vermektedir.

19,9 milyon öğrencinin eğitim öğretim yılına başladığı bu dönemde, okullarımızda temizlik ve güvenlik personeli eksiklikleri, hem eğitimin niteliğini hem de çocuklarımızın sağlığını ciddi şekilde tehdit etmektedir.

Eğitimde tasarruf olmaz! Çocuklarımızın geleceği, sağlığı ve güvenliği siyasi hesaplara kurban edilemez!

Eğitim-İş olarak, okullarda gerekli hijyenin sağlanması, temizlik sorunlarının giderilmesi, okulların daha güvenli olması, iş gücü uyum protokolünün iptal edilmesi, temizlik ve güvenlik personeli ihtiyacının kalıcı kadrolu personelle sağlanması için eğitim emekçileri, demokratik kitle örgütleri ve velilerimizle birlikte tüm Türkiye'de ALANLARDAYIZ.

Aydınlık yarınlarımızın güvencesi çocuklarımızın yetiştirildiği okullar tam anlamıyla kaderine terk edilmiş durumda. Eğitim-İş olarak yıllardır okulların temizlik ve güvenlik ihtiyaçlarının giderilmesi için işinin uzmanı insanların kadrolu biçimde istihdam edilmesi gerektiğinin altını çiziyoruz. Özellikle pandemi sürecinde okulların hijyenik olmasının önemi herkesçe kavranmış olmasına rağmen ve okullarımızda artan şiddet olayları koca bir tehlike olarak gözümüzün önünde büyürken Millî Eğitim Bakanlığı bu sorunlar karşısında bugüne dek bir çözüm iradesi göstermemiştir. Bugün ise sorunu daha da beter hale getirmeyi seçmiştir. 29 Ağustos 2024 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan İşgücü Programlarının Yürütülmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik, kamu kurumlarında kalıcı istihdam yerine geçici ve düşük ücretli sömürünün önünü açmıştır. Bu yönetmeliğe göre haftanın 3 günü 8 bin 447 TL’ye çalıştırılacak kişilerle okulların ne güvenliği ne temizliği sağlanabilir, üstelik bu asla kabul edilemeyecek bir emek sömürüsüdür.

Asgari ücretin açlık sınırının ve resmi enflasyon oranının bile altında kaldığı bir ülkede, bizzat devleti yönetenlerin herhangi bir iş için asgari ücretin altında bir ücret teklif etmesi utanç vericidir ve hukuksuzdur. Üstelik MEB tarafından cazipmiş gibi ambalajlanan bu sistemin işsiz yurttaşlar tarafından dahi ne kadar kabul edilemez bulunduğu sendikamıza yurdun dört bir yanından gelen telefonlarla ispat bulmuştur.

Hemen her ilden birçok okul yöneticisi, bu koşullarda çalışacak insan bulamadıklarını, gelenlerin de okulları ve şartları görüp bir daha dönmemek üzere okuldan çıktığını anlatıyor. Yani okulların sabun, tuvalet kağıdı gibi hayati ihtiyaçlarını bile gideremeyip bu ihtiyaçları velilerin sırtına yükleyen Bakanlık, artık okulların temizliğinden tamamen elini çekmiştir.

Eğitim-İş olarak Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin hakkında görevi ihmalden suç duyurusunda bulunduk. Dün bu konuda farkındalık yaratmak, kamuoyunu bilgilendirmek için sosyal medyada seferberlik başlattık. Bugün okullarımıza “sağlıklı eğitim, güvenli okul” kokartlarıyla giderek işyerlerimizi eylem alanımız yaptık. Şimdi de Türkiye’nin her ilindeki meydanlardan sesleniyoruz: Savaşlarda bile hedef alınmayan, dünyanın en güvenli binaları olması gereken devlet okullarının pisliğe ve dış tehditlere terk edilmesini kabul etmiyoruz.

Okula gelirken hangi hastalığı kapacağımızı, kim tarafından şiddete uğrayacağımızı düşünmek istemiyoruz.

Sağlıklı eğitim ve güvenli okul, eğitim emekçileri için de öğrencilerimiz için de bir haktır, bu haktan vazgeçmeyeceğiz!

Kendi lükslerini “itibardan tasarruf olmaz” tekerlemesiyle örtmeye çalışanlara, bir ülke için okulların pislik içinde olmasından, 3. sayfa haberlerinin rutin mekanları haline gelmesinden daha büyük bir itibarsızlık olmayacağını hatırlatıyoruz.

Eğitim-İş olarak burada, kamuoyu önünde Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’e sesleniyoruz; Hamaseti bırakıp görevinizi yapın. Bilin ki bu konunun unutulmamasını sağlayacağız. Sadece yargı alanında değil her alanda mücadelemizi sonuna dek sürdüreceğiz.

Sağlıklı eğitim, güvenli okul haktır; Hakkımızı alacağız!

 

KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER

SUÇ DUYURUSU

CUMHURİYETİN TEMELLERİNE YÖNELİK SALDIRILARA KARŞI SESSİZ KALMAYACAĞIZ!
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ilkelerine ve Anayasamızın değiştirilemez maddelerine yönelik saldırılar asla kabul edilemez. Numan Kurtulmuş’un Anayasa’nın 3. maddesinde yer alan "Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü" ifadesinin değiştirilmesi gerektiğine dair açıklamaları, Cumhuriyetimize ve aynı zamanda anayasal düzenimize doğrudan bir saldırıdır.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş ilkelerinin ve Anayasası'nın yok sayıldığı, değişmez hükümlerinin tartışmaya açıldığı bir sistem Cumhuriyet değil, meşrutiyettir! Bugün bu sistemin güncel adı, "şahsım devletidir!"
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nı tartışmaya cüret edenler, "şahsım devleti" yaratanlar ve onlara destek olanlardır! Meclis temsiliyetinin, halkın iradesinin yok edildiği bu sistemin savunucuları, Cumhuriyet’in kazanımlarını yıkmak için adım atmaktadır. Ancak şunu unutmamalılar: Bu ulusun geçmişi, bağımsızlık mücadelesiyle, Cumhuriyet’le ve Atatürk devrimleriyle yoğrulmuştur. Cumhuriyetin temellerini sarsmaya yönelik her girişim, sadece halkın egemenliğine değil, ülkemizin bağımsızlığına da yapılan bir saldırıdır!
Anayasamızın 4. maddesi, bu ülkenin bayrağını, başkentini ve yönetim şeklini koruma altına alırken, bu ilkelerin değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceğini net bir şekilde belirtmektedir. Bu temellere yönelik saldırılar, yalnızca hukuki değil, tarihsel ve toplumsal bir ihanet anlamına gelir.
Eğitim-İş olarak, Numan Kurtulmuş’un sözlerine karşı, Cumhuriyetimizin temel ilkelerini savunmak ve halkın iradesini korumak için tüm Türkiye’de bugün suç duyurusu dilekçelerimizi veriyor ve Adliye binaları önünde basın açıklamamızı yapıyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti’nin laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olarak varlığını koruma yolunda, bu tür saldırılara karşı en sert tepkiyi vermekten asla geri durmayacağız. Şahsım devleti yaratanlar bilsin ki, Cumhuriyet bu topraklarda sonsuza dek yaşayacak, Atatürk’ün devrimleri sarsılmaz bir iradeyle korunacaktır!

DEVAMI

KADIN CİNAYETLERİ VE ÇOCUK İSTİSMARINA SESSİZ KALMAYACAĞIZ

KADIN CİNAYETLERİ VE ÇOCUK İSTİSMARINA SESSİZ KALMAYACAĞIZ!

Bedriye Işık, Sonay Öztürk Aslan, Ayşenur Halil, İkbal Uzuner, Zehra Gün, Gülfer Öter, Sibel Aygan... Bu isimler, son bir hafta içinde erkek şiddetiyle aramızdan koparılan kadınlardan yalnızca birkaçı. Kadınlar, her gün sistematik bir şiddet sarmalının içine itiliyor; evde, sokakta, işyerlerinde türlü vahşetle karşı karşıya kalıyorlar. Bu kanlı tabloyu yaratan ise yalnızca şiddet failleri değil; aynı zamanda cezasızlık politikalarını sürdürerek failleri koruyan, kadınları ve çocukları savunmasız bırakan sistemdir.

2024 yılının Eylül ayında 34 kadın erkekler tarafından öldürüldü, 20 kadın ise şüpheli bir şekilde ölü bulundu. Yılın ilk dokuz ayında ise 292 kadın cinayeti kayıtlara geçti. Ancak bu sadece buzdağının görünen yüzü. Bir yanda sokakta cinsel saldırıya uğrayan kadınlar varken, diğer yanda faillerin kısa sürede serbest bırakıldığına şahit oluyoruz. Bu acı gerçek, iktidarın yıllardır göz ardı ettiği, hatta zaman zaman körüklediği bir toplumsal yara haline gelmiştir.

Aynı acı tablo, çocuklar için de geçerlidir. Narin Güran… 8 yaşında, cıvıl cıvıl bir çocuktu. Tam 19 gün boyunca kayıp olan Narin’in cansız bedeni, hepimizi kahreden bir sonla bulundu. Peki, bir çocuk nasıl olur da bu kadar savunmasız bırakılır? Cezasızlık politikaları, sistematik ihmal, denetimsizlik; çocuklarımızın güvende olmadığı bir düzeni yarattı. Tıpkı 2 yaşında uğradığı cinsel istismar sonucu kaybettiğimiz Sıla bebek gibi. İstismarın, ihmalin kurbanı haline getirilen çocukların acısı, hepimizin vicdanını sızlatmaya devam ediyor. Bu toplum, çocuklarına güvenli bir gelecek sunamaz hale gelmişken, "adalet" kavramı nasıl anlamını yitirmez?

Kadınların ve çocukların her an, her yerde şiddete maruz kalma tehlikesiyle yaşadıkları bir toplumda, hukukun üstünlüğünden, adaletten söz edilemez. Yıllardır süregelen cezasızlık politikaları, failleri cesaretlendirmekte ve bu vahşetin önünü açmaktadır. Kadına ve çocuğa yönelik şiddeti durdurmak için artık güçlü bir sesle "Yeter!" demeliyiz. Şiddete karşı durmak, kadınların ve çocukların hayatlarını karartan bu vahşeti sonlandırmak için herkesin sorumluluğu var. Devletin en üst kademesinden yerel yönetimlere, yargıdan sivil toplum örgütlerine kadar herkes üzerine düşeni yapmalıdır. Yasal süreçlerin yetersizliği, faillerin serbest bırakılması ve caydırıcı cezaların uygulanmaması kabul edilemez. Kadın katillerine ve çocuk istismarcılarına uygulanan haksız tahrik indirimleri ve diğer hafifletici sebepler ortadan kaldırılmalıdır.

Kadınları ve çocukları korumak yerine onları bir tehdit olarak gören ve İstanbul Sözleşmesi'nden çekilerek bu şiddeti teşvik eden siyasi iktidar, kadına ve çocuğa yönelik saldırıların artışına zemin hazırlamıştır.

Veriler de bu gerçekliği doğruluyor. 2021’de 121 bin, 2022’de 119 bin olan cinsel dokunulmazlığa karşı suç dosyası sayısı, 2023’te %60’lık artışla 193 bine yükseldi. Bu korkunç artış, iktidarın kadınları ve çocukları koruma yükümlülüğünü yerine getirmediğini açıkça göstermektedir. Narin Güran gibi çocuklar, bu ihmallerin kurbanı olmaya devam ederken, kadınlar da her geçen gün daha da yalnızlaştırılmaktadır.

Tam da bu nedenle kadın cinayetleri ve çocuk istismarları münferit değil, politiktir. Kadınların ve çocukların her gün yaşam mücadelesi verdiği bu sistemde, şiddete karşı adalet sistemi gözlerini kapatmıştır. Kadın ve çocuk katillerine uygulanan haksız tahrik indirimi, cezasızlık politikaları ve caydırıcı cezaların yetersizliği şiddeti meşrulaştırmaktadır.

Kaç kadın ve çocuğu daha bu şiddete kurban vereceğiz? Kaç hayat daha yarım kalacak? Daha kaç aile, bir evladını, bir kardeşini, bir arkadaşını şiddete kurban verecek? Artık daha fazla bekleyemeyiz! Kadınların ve çocukların güvenle ve huzur içinde yaşadığı bir toplum için harekete geçme zamanı çoktan gelmiştir.

Kadına ve çocuğa yönelik şiddetin kökten sona ermesi için toplumsal bilinci artırmalı, devlet mekanizmalarını etkin şekilde çalıştırmalı ve caydırıcı cezaları ivedilikle uygulamalıyız. Bu mücadele, sadece kadınların ve çocukların değil, insanlık onurunu savunan herkesin mücadelesidir.

Kadınların ve çocukların yaşam hakkını savunmak, şiddeti durdurmak ve daha eşit bir toplum inşa etmek için hep birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz.

Şiddete karşı susmayacağız! Kadınlar özgürleşene, çocuklar güvenle büyüyene kadar mücadelemiz sürecek!

MERKEZ YÖNETİM KURULU

 

DEVAMI

Etkinlik Takvimi

Foto Galeri

  • Genel Kurul
  • Okullardaki işyeri temsilcilerine yönelik eğitim semineri
  • Şube etkinlik resimleri

Videolar

  • KADIN CİNAYETLERİ VE ÇOCUK İSTİSMARINA SESSİZ KALMAYACAĞIZ
  • Ulusumuzun gönlünde ölümsüzleşen büyük önderimizi sonsuz bir özlem ve saygıyla anıyoruz.
  • Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün nitelemesiyle en büyük bayramımızdır !. Aydınlanmanın ve çağdaşlaşmanın simgesi Cumhuriyetimiz 100 yaşında! Kutlu olsun!
  • Eğitim-İş 18. Kuruluş Yılı Sinevizyonu